18 Mayıs 2010 Salı
11 Mayıs 2010 Salı
AYRILAN/ATAOL BEHRAMOĞLU
7 Mayıs 2010 Cuma
MAVİ/ARİF NİHAT ASYA
Yelkenlerin küreklerin
Altına seriver ,deniz !
Balıkların, kandillerin
Ne varsa olsun ellerin
Bana mavini ver deniz !
29 Nisan 2010 Perşembe
EY YOLCU/MEHMET AKİF ERSOY

Gitme, ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım:
Elemim bir yüreğin karı değil,paylaşalım:
Ne yapıp ye'simi kahreyleyeyim,bilmem ki?
Öyle dehşetli muhitimde dönen matem ki!
Ah! karşımda vatan namına kabristan,
Yatıyor şimdi..Nasıl yerlere geçme insan?
Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor ey yolcu
Nereden başladı yükselmeye,bak,nerde ucu!
23 Nisan 2010 Cuma
MAVİ MAVİYDİ GÖKYÜZÜ/AHMET HAMDİ TANPINAR

Mavi maviydi gökyüzü
Bulutlar beyaz beyazdı
Boşluğu ve üzüntüsü
İçinde ne garip yazdı
Garip,güzel,sonra mahzun
Işıkla yağmur beraber
Bir türkü ki gamlı uzun
Ve sen gülünce açan güller
Beyaz beyazdı bulutlar
Gölgeler buğulu derin
Ah o hiç dinmeyen rüzgar
Ve uykusu çiçeklerin
Mor aydınlıkta bir çınar
Veya kestane dibinde
Mahmur süzülen bakışlar
İkindi saatlerinde
Birden gülümseyen yüzün
Sabahların aynasında
Ve beni çıldırtan hüzün
İki bakış arasında
18 Nisan 2010 Pazar
ÖZLEM/AZİZ NESİN
6 Nisan 2010 Salı
DUR ŞİMDİ/BEHCET NECATİGİL
4 Nisan 2010 Pazar
ÖZLEYEN/YAHYA KEMAL BEYATLI

Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde
Sen nerdesin ey sevgili yaz günleri nerde
Dağlar ağarırken konuşmuştuk tepelerde
Sen nerde o fecrin ağaran dağları nerde
Akşam ,güneş artık deniz ufkunda silindi
Hulya gibi yalnız gezinenler köye indi
Ben kaldım,uzaklarda günün sesleri dindi
Gönlümde,hayalet gibi,ben kaldım o yerde
28 Mart 2010 Pazar
NAZIM HİKMET RAN/BİR AYRILIŞ HİKAYESİ

Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi
kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıyaçıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum
,ama nasıl,
kilometrelerle derin,
kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz,
yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktımdudağımla,
yüreğimle,
kafamla;
severek,
korkarak,
eğilerek,
dudağına,
yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
Ve ben artıkbiliyorum:
Toprağın -yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyimsaçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabildeğil!
Senyürümelisin,
yeni doğan çocuğun gözlerine bakarak..
Senyürümelisin,
beni bırakarak...
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...
21 Mart 2010 Pazar
13 Mart 2010 Cumartesi
ELDE VAR HÜZÜN /ATİLLA İLHAN

söyleşir
evvelce biz bu tenhalarda
ziyade gülüşürdük
pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
ne meseller söylenirdi mercan koz nargileler
zamanlar değişti
ayrılık girdi araya
hicrana düştük bugün
ah nerde gençliğimiz
sahilde savruluşları başıboş dalgaların
yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
elde var hüzün
o şehrayin fakat çıkar mı akıldan
çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
sırılsıklam aşık incesaz
kadehlerin mehtaba kaldırılması
adeta düğün
hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün
1 Mart 2010 Pazartesi
YALNIZLIK PAYLAŞILMAZ/ÖZDEMİR ASAF
23 Şubat 2010 Salı
CEVİZ AĞACI/NAZIM HİKMET RAN

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
budak budak, serham serham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın,ne polis farkında.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril.
Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil
Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var,
Yüz bin elle dokunurum sana, Istanbul'a.
Yapraklarım gözlerimdir.Şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, Istanbul'u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yaprakla
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında
Nazım Hikmet Ran
http://www.siirperisi.net/siir.asp?siir=516
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
budak budak, serham serham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın,ne polis farkında.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril.
Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil
Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var,
Yüz bin elle dokunurum sana, Istanbul'a.
Yapraklarım gözlerimdir.Şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, Istanbul'u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yaprakla
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında
Nazım Hikmet Ran
http://www.siirperisi.net/siir.asp?siir=516
21 Şubat 2010 Pazar
AYRILIK SEVDAYA DAHİL/ATİLLA İLHAN

açılmış sarmaşık gülleri
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın
rüzgâr
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor
dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerinde vücudumun
ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hissettiğim an
demirler eriyor hırsımdan
ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişleyen
yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sâhili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır
toprak ağır yaprak ağır su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert
bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yalnızlık
çakmak taşı gibi sert
elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu
parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm
- zehir zemberek aşkımız
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın
rüzgâr
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor
dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerinde vücudumun
ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hissettiğim an
demirler eriyor hırsımdan
ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişleyen
yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sâhili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır
toprak ağır yaprak ağır su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert
bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yalnızlık
çakmak taşı gibi sert
elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu
parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm
- zehir zemberek aşkımız
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)